T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/12-1152
KARAR NO   : 2017/1405

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ          : 
Bursa 2. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                    : 30/09/2014
NUMARASI            : 2014/363 - 2014/582
DAVACI                  : S.P. vekili Av. S.Y.Y.
DAVALILAR           : 1- M.H.B., 2- R.B. vekilleri Av. M.G.

Şikâyetçi-alacaklı tarafından “memur işleminin şikayet yolu ile iptali” istemiyle yapılan şikâyetten dolayı yapılan yargılama sonunda Bursa 2. İcra (Hukuk) Mahkemesince şikâyetin reddine dair verilen 30.01.2014 gün ve 2014/61 E., 2014/63 K. sayılı kararın şikâyetçi-alacaklı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 14.04.2014 gün ve 2014/8905 E., 2014/10756 K. sayılı kararı ile;

“... Alacaklı tarafından genel haciz yoluyla başlatılan takibe karşı, borçluların itirazı üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği, alacaklının, itirazın süresinde olmadığından durma kararının iptali istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece şikayetin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. 

Borçlulara ödeme emrinin 08/04/2013 tarihinde tebliğ edildiği, alacaklı vekilinin 31/05/2013 tarihli talebinin kabulü ile haciz yazıları yazıldığı, borçluların itiraz dilekçelerinin 14/01/2014 tarihli karar ile 08/04/2013 tarihli oldukları belirtilerek tutanağa geçirildiği görülmektedir.

İİK. nun 8. ve İcra İflas Kanunu Yönetmeliği'nin 22/2. maddesi gereğince, icra ve iflas daireleri yaptıkları muamelelerle kendilerine vaki talep ve beyanlar hakkında bir tutanak yaparlar. Sözlü itirazlar ile talep ve beyanların altları ilgililer ve icra müdürü veya muavini veya katibi tarafından imzalanır. Buna göre, itiraz, icra tutanağına geçirildiği tarihte yapılmış sayılır. Bu tutanakların aksi ancak aynı nitelikte bir belge ile ispatlanabilir. 

Somut olayda, mahkemece bu kuralı tersine işletecek şekilde, 8 ayı aşkın bir süre önceki olayı belgelemek üzere İcra Müdürlüğünce tutulan tutanak esas kabul edilerek bu doğrultuda karar verildiği anlaşılmıştır. 

O halde mahkemece, şikayetin kabulü gerekirken, yazılı gerekçe ile hüküm tesisi isabetsizdir…”

gerekçesi ile karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Şikâyetçi-alacaklı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: 

Talep memur işleminin şikâyet yolu ile iptali istemine ilişkindir.

Şikâyetçi-alacaklı vekili müvekkili adına borçlular hakkında icra takibine başlandığını, takibin kesinleştiğini ve borçluların gayrimenkullerine haciz şerhi konulduğunu, borçluların gayrimenkul haczi için yapılan tebligattan sonra takibe itirazda bulunduklarını, bunun üzerine icra dairesince haciz şerhinin kaldırılarak itiraz nedeni ile takibin durdurulmasına karar verildiğini, ancak borçluların itirazının süresinde olmadığını, icra dairesi işleminin yasal olmadığını belirtip, takibin durdurulması kararının kaldırılmasına ve haczin devamına karar verilmesini şikâyet yolu ile talep etmiştir.

İcra Mahkemesince takibin genel haciz yoluyla icra takibi olduğu, ödeme emrinin her iki borçluya da 08.04.2013 tarihinde tebliğ edildiği ve takibin türüne göre İcra ve İflas Kanunu’nun (İ.İ.K) 62. maddesinde öngörülen 7 günlük süre içinde 08.04.2013 tarihinde her iki borçlunun itirazda bulunduğu ve icra dairesince 14.01.2014 tarihinde de süresinde usulünce itiraz nedeniyle İcra ve İflas Kanunu’nun (İ.İ.K) 66. maddesine göre takibin durdurulduğu, bu işlemde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, süresinde itiraz üzerine takip durduğundan, yapılan haciz işlemlerinin yok hükmünde olduğu, bu işlemlerin alacaklı lehine hak doğurmayacağı, bu nedenlerle şikâyetçi-alacaklının icra dairesinin 14.01.2014 tarihli işlemine yönelik yerinde görülmeyen şikâyetinin reddine karar verilmiştir. 

Şikâyetçi-alacaklı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur. 

Mahkemece önceki gerekçeler tekrar edilerek direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı şikâyetçi-alacaklı vekili tarafından temyize getirilmektedir. 

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, tutanağa geçirilmemiş itiraz dilekçesindeki havale tarihinin, icra müdürü tarafından aksi yönde tutulan tutanak karşısında dikkate alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.

İcra ve İflas Kanununun (İ.İ.K) “tutanaklar” kenar başlıklı 8'inci maddesinin birinci fıkrasına göre “İcra ve iflas daireleri yaptıkları muamelelerle kendilerine vakı talep ve beyanlar hakkında bir tutanak yaparlar. Sözlü itirazlar ile talep ve beyanların altları ilgililer ve icra memuru veya yardımcısı veya katibi tarafından imzalanır”. Aynı maddenin son fıkrası ise “İcra ve iflas dairelerinin tutanakları, hilafı sabit oluncaya kadar muteberdir” düzenlemesini getirmiştir. 

Aleyhine genel haciz yolu ile icra takibi yapılan borçlu, borçlu olmadığı kanaatinde ise ödeme emrinin kendisine tebliğinden itibaren 7 gün içinde icra dairesine vereceği bir dilekçe ile borca (ya da yetkiye) itiraz edebilir. Bu itiraz üzerine takip durur (İİK.m.66). Takibe bu süre içinde itiraz edilmemişse alacaklı haciz isteme yetkisini kullanabilir.

Kendisine bir dilekçe sunulan icra memuru, bu dilekçeyi havale ederek icra dosyasına koyar ve icra tutanağına da bu durumu kaydeder. 

Somut olayda şikâyet olunan-borçlular Recep B. ve Mustafa Hakan B. aleyhine icra takibi yapılmış ve ödeme emri borçlulara 08.04.2013 günü tebliğ edilmiştir. Borçlu olmadığı kanısında bulunan şikâyet olunanların bu aşamada yapması gereken iş, yasal yedi günlük süre dolmadan itiraz dilekçesini icra dairesine havale ettirmek suretiyle teslim etmek ve dilekçenin dosyaya konulduğu hususunda icra tutanağının düzenlenmesini istemekten ibarettir. Oysa dosyanın incelenmesinde alacaklı vekilinin 31/05/2013 tarihli talebinin kabulü ile haciz yazıları yazılmış, İcra Dairesince 14.01.2014 tarihli karar ile borçluların itiraz dilekçelerinin 08/04/2013 tarihli oldukları belirtilerek tutanağa geçirilmiştir. 14.01.2014 tarihli karar ile borçluların itiraz dilekçelerinin 08.04.2013 tarihli olduğu konusunu destekleyecek hiçbir delil ve emareye dosyada rastlanmamıştır. İcra ve İflas Kanununun (İ.İ.K) 8. ve İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliğinin 22/2. maddesi gereğince itiraz, icra tutanağına geçirildiği tarihte yapılmış sayılır. Bu tutanakların aksi ancak aynı nitelikte bir belge ile ispatlanabilir.

Hâl böyle olunca mahkemece icra dairesi tarafından tutulan tutanak esas kabul edilerek şikâyetin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında memur işleminde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, itirazın süresinde yapıldığı yönündeki yerel mahkeme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüşse de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir. 

Burada açıklanan nedenlerle direnme kararının bozulması gerekir. 

SONUÇ : Şikâyetçi-alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz ilam harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.11.2017 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Dava, memur işleminin şikayet yoluyla iptaline ilişkindir.

Şikayetçi; icra takibinin kesinleşip haciz işlemi uygulandıktan sonra takibe itiraz edilmesine rağmen sanki itiraz süresindeymiş gibi işlem yapılarak takibin durdurulduğunu, hacizlerin kaldırıldığını bu işlemin yasal olmadığını belirterek takibin durdurulması kararının kaldırılarak haczin devamına karar verilmesini istemiştir.

İcra Hukuk Mahkemesince dosya üzerinden inceleme yapılarak, borçluların 8.4.2013 tarihinde süresi içinde itirazda bulundukları, icra memurunun işleminde usulsüzlük bulunmadığı gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiştir. 

Bu kararın temyizi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi “ İİK'nın 8. ve Yönetmeliğin 22/2. m. gereğince, icra ve iflas daireleri yaptıkları muamelelerle kendilerine vaki talep ve beyanlar hakkında bir tutanak yaparlar. Sözlü itirazlar ile talep ve beyanların altları ilgililer ve icra müdürü veya muavini veya katibi tarafından imzalanır. Buna göre, itiraz, icra tutanağına geçirildiği tarihte yapılmış sayılır. Bu tutanakların aksi ancak aynı nitelikte bir belge ile ispatlanabilir. ..Somut olayda 8 ayı aşkın bir süre önceki olayı belgelemek üzere İcra Müdürlüğünce tutulan tutanak esas kabul edilerek karar verilmesi” ni doğru bulmayarak kararı bozmuş, Yerel Mahkemece önceki grekçelerle direnme kararı verilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tutanağa geçirilmemiş itiraz dilekçesindeki havale tarihinin icra müdrürü tarafından aksi yöndeki tutulan tutanak karşısında dikkate alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.

Ödeme emri 8.4.2013 tarihinde tebliğ edilmiştir. Borçluların itiraz dilekçeleri üzerindeki icra müdürü havalesi 8.4.2013 tarihlidir. İcra Müdürlüğü 14.1.2014 tarihli “Karar Tensip Tutanağı” başlıklı tutanak düzenleyerek “Borçlulardan Mustafa Hakan B.’nın müracaatı üzerine ele alınan dosya incelendi;

Karar: 1- Borçlular Recep B. ve Mustafa Hakan B.’ya ödeme emirleri 8/4/2013 tarihinde tebliğ edildiği, ve her iki borçlu aynı gün dilekçelerini tevdi ederek süresinde itiraz ettikleri anlaşılmakla, borçluların yasal süresi içerisinde ve yasanın öngördüğü şekilde uygun itirazlarının KABULÜ İLE İİK 66/1 maddesi gereği her iki borçlu yönünden İLAMSIZ İCRA TAKİBİNİN DURDURULMASINA,

2- Süresinde yapılmış itiraza rağmen sehven takibin durdurlmadığı ve alacaklı vekilinin talebi üzerine takip kesinleştirilerek haciz uygulandığı anlaşılmakla, uygulanan tüm hacizlerin ve bu yönde verilmiş tüm kararların kaldırılmasına,

3- Tebligat masrafı alınarak durdurma kararı ve itiraz dilekçelerinin bir örneğinin alacaklı/vekiline tebliğe gönderilmesine karar verildi. 14.1.2014” diyerek bu hususları tespit etmiştir.     

Bundan başka aynı icra müdürlüğü bozmadan sonra 23.5.2014 tarihli tutanak ile olayları baştan sona belgeye bağlamış, “ Dosyayı inceledim ve içerisinde ; tarih kaşe ve imzası tarafıma ait ve hatta dikkat çekmesi için “itiraz” kelimesi ibaresini içerir kaleme havale etmiş olduğum dilekçeleri gördüm....haciz talebi sırasında bu dilekçeler dosyada olduğu halde müdür yardımcısının dikatinden mi kaçtığı veya dosyaya konulmayıp evrak sepetinde mi kaldığı veya içerisinden çekilip haciz talebinde mi bulunulduğu vs. nasıl ve ne olduğu konusunda bir yorum ve kanaat yapmak mümkün değil. Ancak bir gerçek var ki o da borçluların 8.4.2013 tarihinde havalesini yaptırdıkları itirazları mevcuttur...” diyerek itirazın süresinde yapıldığı hususunda ısrarcı olmuştur.

Söz konusu itiraz dilekçeleri uyap ortamına 14.1.2014 tarihinde taranmıştır. 

İİK’nın 8. maddesi İcra ve İflas dairelerinin kendilerine yapılan müracaatlar hakkında bir tutanak düzenleyeceklerini, verilen kararların gerekçeli olarak tutanağa geçirileceğini, bu tutanakların hilafı sabit oluncaya kadar muteber olduğunu hüküm altına almıştır,

Diğer yandan Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 204. maddesi de “...yetkili memurların görevleri içinde usulüne uygun olarak düzenledikleri belgeler, aksi ispatlanıncaya kadar kesin delil sayılırlar.” şeklinde düzenlenmiştir.

Resmi belgede sahtecilik suçunu düzenleyen Türk Ceza Kanunu’nun 204. maddesi bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleyen kamu görevlisinin üç yıldan sekiz yıla kadar cezalandırılacağını, bu belgenin aksi sabit oluncaya kadar geçerli belgelerden olması halinde cezanın yarı oranında arttırılacağını hüküm altına almıştır.

Somut olaya döndüğümüzde; itiraz dilekçesi üzerinde icra müdürünün havalesi bulunmaktadır. Yine aynı icra müdürlüğünce itirazın süresinde yapıldığı tutanak altına alınmış, aynı tarihte uyap ortamına aktarılmıştır. Bununla da yetenilmemiş olayların nasıl geliştiği tekrar tutanağa bağlanmıştır.

Bu durumda icra memuru, İİK 8. maddesinin emrettiği şekilde tutanak düzenlemiştir. Bu tutanaklar aksi sabit oluncaya kadar geçerli belgelerdir. İtiraz dilekçesinin uyap ortamına aktarılması icra memur ve çalışanlarının görevleri içindedir.

Tutanakların doğru olmadığı, İcra müdürlüğünce havalenin önceki tarihle yapıldığı yönünde şüphesi bulunan özel daire öncelikle bu yönde suç duyurusunda bulunmalı, yapılan yargılama sonucunda olayın oluşuna ilişkin somut gerçeklik ortaya çıktıktan sonra itirazın süresinde olup olmadığı değerlendirilmelidir.

Aksi sabit oluncaya kadar geçerli belgelerin doğru olmadığı kanaatinde olan Yargıtay Özel Dairesi tarafından bu yönde bir suç duyurusunda bulunulmadığı gibi Hukuk Genel Kurulunca da bu şekilde bir işlem yapılma ihtiyacı duyulmamıştır. Bu durumda İcra Müdürlüğü tarafından tutulan tutanakların doğruluğunu kabul etmek yasaların emredici kurallarındandır.

Bunlar yapılmadığına göre tutanakların doğru ve itirazların süresinde olduğunun kabulü gerekecektir. Aksi düşünce hukuk yargılamasında keyfiliği öne çıkaracak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6., T.C. Anayasası'nın 36., Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddeleri ile teminat altına alınan adil yargılanma, hak arama ve hakka ulaşma güvenliğini zedeleyecektir.

Açıklanan bu nedenlerle Yerel Mahkeme kararının isabetli olduğu düşüncesiyle sayın çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılmıyorum.

Hasan KAYA
1. Hukuk Dairesi Üyesi

KARŞI OY

Somut olayda ödeme emrinin her iki borçluya 8/4/2013 tarihinde tebliği edildiği, takibin türüne göre 2004 sayılı İcra İflas Kanununun 62. maddesinde öngörülen 7 günlük süre içinde borçlu asiller tarafından süresinde aynı gün itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin icra memurunca havale edilmesine rağmen tutanağa işlenmediği gibi UYAP'a süre geçtikten sonra 14/01/2013 kaydedildiği konularında uyuşmazlık bulunmamaktadır. 

İlk Derece Mahkemesi ile Daire arasındaki uyuşmazlık, tutanağa geçirilmeyen, UYAP'a geç kaydedilmekle birlikte imzası icra memurunca inkar edilmeyen itiraz dilekçesindeki havale tarihinin itiraz tarihi olarak kabul edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.

2004 sayılı İcra İflas Kanununun 8. ve Yönetmeliğin 22. maddelerine göre borçlu tarafından itiraz edildiğinde tutanak tutma ve Uyap'a kaydetme yükümlüsü icra müdürlüğüdür. İcra memuru Yönetmeliğin 40. maddesi uyarınca ödeme emrine karşı yapılacak her türlü itiraz halinde borçluya dosya numarası; borçlunun adı soyadı; itirazın niteliği ve tarihini içerir bedava ve pulsuz belge vermek zorundadır. Bu belge icra müdür veya yardımcısı tarafından imzalanıp onaylandıktan sonra diğer nüshası dosyaya konulur. 2004 sayılı İcra İflas Kanununun 8/1 fıkranın ikinci cümlesine göre ''Sözlü itirazlar ile talep ve beyanların altları ilgililer ve icra memuru veya yardımcısı veya katibi tarafından imzalanır''. Uygulamada itiraz dilekçesinin havale edilmesiyle ikinci cümle uyarınca hukuki işlem- somut olayda itiraz işlemi - tesis edilmiş olmaktadır. İcra memurunun imzasını içeren havale işlemi 2004 sayılı İcra İflas Kanununun 66 maddesi uyarınca itirazın süresinde yapılıp yapılmadığına ilişkin inceleme ile Yönetmeliğin 40 maddesi uyarınca verilecek belge yerine geçmektedir. 2004 sayılı İcra İflas Kanununun 66 maddesinde süresinde yapılan itirazın takibi durduracağı hüküm altına alınmıştır. 

Somut olayda; Kanımızca borçlu asiller tarafından verilen itiraz dilekçesinin icra memuru tarafından havale edilmesiyle 2004 sayılı İcra İflas Kanununun 8. maddesinin ikinci cümlesi uyarınca işlem hukuka uygun şekilde tesis edilmiştir. İcra tutanaklarının aksini kanıtlamak kural olarak şekle bağlı değildir ( 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu mad.7/2). Fakat icra tutanağı bir hukuki işlemi onaylıyorsa M.K. 7/1 uyarınca resmi belgelerin belgeledikleri olayın doğruluğuna kanıt oluşturması hükmünden yola çıkılarak tutanağın aksini kanıtlamak ancak aynı nitelikte belge ile mümkündür. İcra memurunun Uyap'a geç kayıt yapması ve tutanağa işlememesi ile Yönetmeliğin 40 maddesi uyarınca belge vermemesi başka ifade ile hatalı ve eksik işlemi borçlular aleyhine yorumlanamaz. Yüksek Daire benzeri bir olayda; icra memurunun muhabere numarası koymakla yetinip, havale yazısının altını imzalamamış olmasının borçlu aleyhine yorumlanamayacağını kabul etmiştir. (12. Hukuk Dairesi 18/10/1983 tarih ve 6625 esas, 7630 karar sayılı ilamı). Kaldı ki, somut olayda itiraz dilekçeleri borçlu asiller tarafından verilmiş olup UYAP kullanma yetkileri de bulunmamaktadır. İcra memuru hakkında ceza soruşturması yapılmamış herhangi sahtecilik iddiası ileri sürülmemiştir. Hal böyle olunca icra memurunun eksik ve hatalı işleminin borçlu aleyhine yorumlanamayacağını; bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının onanması gerektiğini düşündüğüm için sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.

Gülsüm MISIR
21. Hukuk Dairesi Üyesi

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nda bulunan 23 üyenin 20'si BOZMA, 3'ü ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.

Ayrıca bu konu ile bağlantılı olarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 05 Nisan 2017 tarihli Kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/itiraz-tarihinin-tespitinde-dilekcedeki-havale-tarihi-dosyaya-giris-tarihi-esas-alinir