Ülkenin sağlık sistemi herkese eşit ve ulaşılabilir sağlık hizmeti sunmuyor. Zenginler sağlığa yoksullardan 4 kat fazla para harcayabiliyor. Çalışanların en önemli güvencesi sigortalıların faydalandığı parasız sağlık hizmeti. Ancak her 3 çalışandan biri sigortasız

Eşitsizlik virüsü yaygınlaşıyor!

OZAN GÜNDOĞDU

Neoliberalizm tüm dünyayı saran koronavirüs salgınına karşı akılcı önlemler almaktan yoksun. Virüs yayıldıkça sağlık sisteminin kâr odaklı yapısı kirli yüzünü tüm dünyada gösteriyor. Sağlığın piyasalaşması yoksul halk kesimleri için sağlık hizmeti almayı giderek zorlaştırıyor. Türkiye de küresel sistemden bağımsız değil. Ülkenin yüksek ve düşük gelir gruplarının sağlık hizmetlerine ayırdıkları tutarlar Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine de yansımış durumda.

TÜİK’in 2018 yılına ilişkin hanehalkı tüketim harcamaları istatistikleri Türkiye’deki eşitsizliği de gözler önüne seriyor. Üstelik krizle beraber eşitsizliğin daha da arttığı biliniyor. Ancak 2019 yılına ilişkin veriler henüz yayımlanmadı. Son yayımlanan 2018 verilerine göre yoksullar gelirlerinin büyük kısmını gıda, kira, faturalar ve ulaştırma gibi zorunlu giderlere ayırıyor. Düşük gelirden geriye bir şey kalırsa ancak o zaman diğer tüketim kalemlerine para harcanıyor. Bu nedenle yüksek gelir grubu ile düşük gelir grubunun tüketim sepeti birbirinden tamamen farklı.

ZENGİN SAĞLIĞA YOKSULDAN 4 KAT FAZLA PARA HARCIYOR

Son olarak koronavirüsün Türkiye’de de görülmesi, gözleri sağlık harcamalarına çevirdi. TÜİK verilerine göre nüfusun en yoksul olan beşte birinin konut, kira ve gıdaya harcadığı para yüzünden gelirinin yüzde 60’ı eriyor. Bu sebeple sağlık harcamaları için devletin sigortasına dayanmak zorunda kalıyor. Buna karşılık Türkiye’deki sağlık harcamalarının büyük çoğunluğunu yine zengin beşte birlik kesim yapıyor. Nüfusun en zengin beşte birlik kısmı parasının yüzde 2,5’ini sağlığa ayırırken en yoksullarda bu oran yüzde 2,3. Gelirin içinden ayrılan pay düşünüldüğünde zengin ile yoksul arasında fark yokmuş gibi görünse de toplam sağlık harcamalarını kimin yaptığına bakıldığında eşitsizlik gözle önüne seriliyor. TÜİK verilerine göre Türkiye’de her 100 liralık sağlık harcamasının 41,8 lirasını en zengin beşte bir yapıyor. Buna karşılık en yoksul beşte birin toplam sağlık harcamaları içindeki payı 9,5 lira.

Ülkedeki 19 milyon ücretli çalışanın büyük kısmı için paralı sağlık hizmetin satın almak imkansız. Zira resmi verilere göre bu sayının yaklaşık yarısı asgari ücret ve civarında bir gelire sahip. Dolayısıyla ücretli kesimler için tek güvence devlet hastanelerinde ücretsiz sağlık hizmeti almak. Ancak bunun için de sigortalı olmak gerekiyor.

3 ÇALIŞANDAN BİRİ SİGORTASIZ

Öte yandan TÜİK’in aralık ayı iş gücü göstergeleri dahi sigortasız çalıştırmanın ne denli yaygın olduğunu ortaya koyuyor. Aralık 2019 döneminde herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmadan çalışanların toplam çalışanlar içindeki payını gösteren kayıt dışı çalışanların oranı yüzde 32,3 olarak gerçekleşti. Başka bir hesapla Türkiye’de her 3 çalışandan birinin herhangi bir sigortası bulunmuyor. Sigortasızlık tarım işkolunda çok daha yaygın. Zira tarım dışı sektörlerde kayıt dışı çalışanların oranı ise yüzde 21,9.

Sağlığın piyasalaşmasının bu sonuçları koronavirüs gibi olağanüstü durumlarda sistemin kırılganlığını artıran en başlıca ndenelerden.